Yusuf Hayaloğlu Kimdir?
Zaza asıllı olan Yusuf Hayaloğlu şarkı sözü yazarı olmakla birlikte aynı zamanda ressamdır. 1953 yılıda Tunceli’de doğmuş ve 3 Mart 2009 yılında İstanbul’da hayatını kaybetmiştir. Hayat Nedir Anne, Ah Ulan Rıza ve MErhaba Nalan gibi şarkı eserleri bulunmaktadır. Eğitimini parasız yatılı sınavında Türkiye ikincisi oldu ve Haydarpaşa Lisesinde yatılı okuyarak tamamladı. Yusuf Hayaloğlu ile ilgili en güzel sözleri sayfamızda derledik. Beğendiğiniz sözleri ister sosyal medya hesaplarınız dan paylaşabilir isterseniz de sevdiklerinize ileti olarak gönderebilirsiniz.
Yusuf Hayaloğlu Sözleri
Kumlara yazılmış sözcükler kadar kısacıktı ümidim. Ve anladım ki bir takım şeyleri ben ilk dalgada yitirmişim.
Dostlukmuş. Ölüme yürümekmiş.
Bir intihar gibi puşt olmuş bu sevdalar!
4 duvar arasında bile her yerde halen sen varsın.
Sakin göllerin kuğusuyduk, Salınarak suyun yanağında.
Yağmurda kırılan gül yağmuru affeder mi?
Dert eme, iyiyim ben. Ara sıra mahşer, ara sıra yaşam hırsı.
Yalanım varsa kalkmayayım şuradan. Ben seni, bir tek gün bile unutmadım.
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim ki bu kızıl damlalar Körpe yanağında bir veda busesi olsun diye!
Yağmur yağardı biz ağlaşırdık. Kaldırımlar boyunca. Bir hüzün vardı sanki aramızda. Susardık ay batınca.
Kurtlardan arta kalmış yüreğimin can çekişen o son parçasını da, sana sakladığımı bil!
İşte gidiyorum, Hiçbiriniz, hiçbir dilde beni anlamadınız. Ben başımı verdim, sizinse İnsafsız bir linç oldu karşılığınız.
Şu dağlarda kar olsaydım, Bir asi rüzgâr olsaydım, Arar bulur muydun beni, Sahipsiz mezar olsaydım
Ölmek değildir bu dünyanın en feci işi, Güzel olan odur ki öldükten sonrada yaşar kişi.
Yere dökülen yaprak dala geri döner mi? Kırılan gül kanar mı; kül yanar mı?
Üstüne titremekmiş. Vefaymış! Aşk dediğin, zavallı bir kapıyı, Duvara çarpıp çıkıncaya kadarmış.
Biliyorum, onunla olsaydım Böyle kavga edip durmazdım yüreğimle. Biliyorum, bu sevdayı ben yıktım, Ben öldürdüm bu hoyrat ellerimle!
Oy benim yaralım. Asıl sancı, uyandığında bütün odaları boş görünce koyarmış!
Dün sahilde karşılaştık… Biran gözüm ısırdı, sonra birden tanıdım Düşmemek için zor tuttum kendimi Bacaklarım titredi, bir ağaca yaslandım…
Gelse balığa çıkacaktık, Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık. Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp, Enteresan hayallere dalacaktık.
Öglen kahvede söylediler, Riza öldü, dediler. Ne kolay söylediler!.. Sanki dev bir tas ocagini Kökünden dinamitleyip Üstüme devirdiler!.
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim ki bu yaşlar, utangaç boynunun kolyesi olsun. Bu da benden sana, ayrılığın hediyesi olsun…
Baba bugün üşüyorum Karda kaldım üşüyorum Anama deyin sıcak bir çorba koysun Üstümü ört baba üşüyorum
Beni öldürüyorsun, git. Kalmasın sende kahrım, kalmasın derdim bakma git kafamı yumruklayıp ardın sıra ağlarsam namerdim..
Seni sevmişem bir kekliğin sesini üzmekten sakınır gibi seni sevmişem gururlu dağ çiçeklerini göğsüme takınır gibi.
Yusuf Hayaloğlu Affetmekle İlgili Sözleri
Yağmurda kırılan gül yağmuru affeder mi? Yere dökülen yaprak dala geri döner mi? Kırılan gül kanar mı; kül yanar mı?
Sakin göllerin kuğusuyduk, Salınarak suyun yanağında. Ve okşayarak nilüfer saçlarını gecenin. Sonumuzun adım-adım Yaklaştığını görürdük.
İşte gidiyorum, hiçbiriniz, hiçbir dilde beni anlamadınız. Ben başımı verdim, sizinse insafsız bir linç oldu karşılığınız.
Biri şarabımızı döktü, Soğanımızı çaldı. Biri, hiç yoktan vurdu, Kafeste garip kuşumuzu! Ciğerim yanıyor, Yüreğim kanıyor… Solmasaydı gülümüz böyle!
Dün gece düşümde can dostu gördüm. Ulu bir çınardan dal verdi bana. Uzandım yüzüne yüzümü sürdüm. Ben zehir istedim bal verdi bana.
Veda gecesi ay serpilirken sulara, Dalgalara sor beni, kumlarda ara… Kırık kadehler gibi döküldük ayrılığa; Şarkılara sor beni ah kemanlarda.
Biri, saksımızı çiğneyip gitti. Biri, duvarları yıktı, Camları kırdı. Fırtına gelip aramıza serildi. Biri, milyon kere çoğaltıp hüzünleri Her şeyi kötüledi, Bizi yaraladı.
Ne verdin aşka Ne verdin ki sen? Islanan bir mendilden başka. Bir anlık meşke, harcadın beni; Biraz vicdan, olsaydı keşke.
Yağmurlar içinden ıslandım geldim. Bir kuru değneye yaslandım geldim. Sıcacık çorbana muhtacım inan. Ölümlerden geçtim uslandım geldim.
Pencereden baktığımda görüyorum Senin yüzün incir yaprağında Senin ürkekliğin duvar üstünde yürüyen Bir kedinin kıvraklığında.
Üstüm başım toz içinde. Önüm arkam pus içinde. Sakallarım pas içinde. Siz benim nasıl yandığımı, Nerden bileceksiniz.
Ben sana bakınca donardım bulut gibi donardım da bir türlü yağmazdım sen bana bakınca bir ağlamak düğümlenir boğazında gurur yapar ve ağlamazdın.
Demek şimdi gidiyorsun; Sonunda bizi de çökertiyor; Bu kancık zelzele! Demek şimdi gidiyorsun; Yıkılan bir duvar gibi; Ömrime devrile-devrile.
Yusuf Hayaloğlu Anlamlı Aşk Sözleri
Dağ yanarsa yağmur çiser mi dedim. Ten yanarsa rüzgâr eser mi dedim. Can yağarsa canan küser mi dedim. Çağırdı yanına el verdi bana. Can dostum dostum kül verdi bana.
Rakı devrilmiş masalarda yokluğun Veya benden önce kalkıp gitmişliğin Gece boyu dolandığım barlarda Sarhoşlara tekrarladığım adın Balıkçı kahvesinde, çorbacıda, kenarlarda
Cevap veriyorum: Eli böğründe analardan, Mahpuslardan ve acılardan Çokça bahsediyorum, çünkü; Başını kumda saklayanlardan Tiksindir, başkaldırıyorum!
Sen beni yangınlarda, ateşte, harda ara.. Kahkahalarda değil, dertte, kahırda ara… Yüreğin sıkışırsa yine bir yaz gecesi; Şu mehtaplardan eğil, gel günahlarda ara…
Gözlerine her baktığımda o yolda başkasıyla karşılaşmak ve şu anda başkasının dudaklarında hayat bulduğunu bilmek benim yok oluş sebebimdi. Ben seni her şeyden çok seveceğim ama sen bunu bilmeyeceksin.
El tetikte, kulak kirişte, Ve sırtımız toprağa emanet… Baldıran acısıyla ovarak üşüyen ellerimizi Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık. Deniz çok uzaktaydı Ve dokunuyordu yalnızlık.
Birazdan kudurur deniz Birazdan dalgaların sırtından, Üst-üste fışkıran rüzgârlar, Bir intikam gibi saldırınca üstüne; Yüzüne şarkılar çarpar, Yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın. Sen artık buralarda duramazsın!
İstanbul ey İstanbul ey Ey acıların gözyaşlarının kraliçesi İstanbul ey İstanbul ey Ey bozgunların garip çiçeği Bu akşam yemin ettim Seni bir daha öpmemek için ben ki bütün duvarlarını, afişlerle donatıp Yumruğumla kanatmıştım Rezil bir aşktı Bütün arkadaşları miting alanlarında Ve mezarlıklarda bırakmıştım.